31 Ekim 2013 Perşembe

MIRNAME/YALVAÇ URAL-FERİDUN ORAL


Gönderen: 2 Balık 1 Kedi




 


“Büyüklere kedi şiirleri” diye yazıyor kapağında ama aslında her yaşa hitap eden içi kedi dolu, harika bir şiir kitabı Mırname.
Çocuk kitaplarıyla tanınan yazar Yalvaç Ural yazmış ve yine çocuk kitaplarından tanıdığımız Feridun Oral resimlemiş. İlk baskısı 1999 yılında yapılmış ama geçtiğimiz yıl YKY’den yeniden basılmıştı ve benim ilgimi de o zaman çekmişti. İçinde kedi var şiir var harika çizimler var, daha ne olsun diye düşünmüştüm ama fazlasını buldum diyebilirim.
Evde bir kediniz varsa, yolda bir kedi görüp ona selam vermeden geçmiyorsanız ya da kedilerle ilgili bir şeyler okumak hoşunuza gidiyorsa, bu kitabı kaçırmayın derim. Evdeki çaydanlığın onlar için anlamını kaçırmak istemeyiz yoksa:


ÇAYDANLIK VE KEDİ
Dumanı tüten
Bir çaydanlık,
Mutluluk verir
Kedilere.
Her ne kadar
Çay sevmeseler de,
Onlar için,
Evde her şeyin
Yolunda gittiğinin
İşaretidir çaydanlık



Mırnâme – Büyüklere Kedi Şiirleri
Yazan: Yalvaç Ural
Resimleyen: Feridun Oral
Yaş grubu: 8+
Yapı Kredi Yayınları, 2012, karton kapak, 52 sayfa
 


30 Ekim 2013 Çarşamba

KİTAPLAR SOKAKTA

Gönderen : Nazan Küçükkeleş






Bugün Kitaplık Kurtlarına yolu Frankfurt'a düşen bir dosttan destek geldi..
pazardaki satıcılar bu fotoğraflama işini pek sevmese de.. yine de başarılı karelere imza atan Nazan hanıma teşekkürlerimizle...

hele de kurtlardan birinin..
hekim olması dolayısıyla yakın plan çocuk kitabının başlığının Hastane olması.. yüz güldürücü ..=D..

Ekleyen: atalet

29 Ekim 2013 Salı

28 Ekim 2013 Pazartesi

BEN, KENDİM VE BERGEN/AYŞE BAŞAK KABAN


Gönderen: Leylak Dalı



Bergen ismini duymayan yoktur sanırım-çok genç kuşağı saymazsak-müzikle biraz hemhâl olanlar arasında. Hüzünlü hikayesini de bilirsiniz eminim. Kocası tarafından önce yüzüne kezzap atılarak gözünün biri kör edilen ve henüz 30 yaşındayken de yine kocası tarafından vurularak öldürülen Bergen. Ün yaptığı müzik türüyle hiç ilgilenmesem de yaşam öyküsüyle ve çocukluğumun geçtiği Yenimahalle'de bir dönem yaşamış olmasıyla dikkatimi çekmişti hep. "Ben, Kendim ve Bergen" isimli bir kitabın çıktığını duyduğumda Bergen'i mi konu alıyor emin olamamıştım. Gerçekten kitaba adını veren öykü Bergen'i konu alıyormuş. Son derece etkileyici bir öykü imiş hem de. Yalnızca o değil, kitapta yer alan diğer öyküler de en az Bergen'inki kadar etkileyici. Ayşe Başak Kaban tüm öykülerinin kahramanlarını sıradan ama sıradışı insanlardan seçmiş. Ötekileştirdiğimiz, dışladığımız, burun kıvırıp geçtiğimiz, görmemezlikten geldiğimiz insanlar bu öykülere konu olanlar.  "Kırmızı Saçlı Peri" de cinayete kurban giden bir travestiyle, "Garnik ile Şaşik"de-ki beni en çok etkileyen öykülerden biriydi bu-Ermeni bir dede-torunla, "Dayımın Kemikleri"nde yıllardır kayıp oğlunu bekleyen bir anneanneyle, "Kıvrım"da kocasını vuran Ayşin'le, "Kırmızı Pabuçlar"da kaybedilen bir babayla, "Deli İbrahim'in Gülüşü"nde hayvanları seven deli bir yazarla, "Kimliği Belirsiz Cesetler Albümü"nde kayıp bir eşle, "Bir Akşam Vakti"nde zihni karışmış bir anayla ve "Temmuz Bahçesi"nde zihinsel özürlü bir evlatla özdeşleştiriyorsunuz kendinizi. Dönüp dönüp okunası öyküler bunlar; sade ve bir o kadar da ezber bozan.

"Garnik ile Şaşik"den küçük bir alıntıyla bitirelim:
"Yoksul çocukların bakışlarında yoksunluk vardır. Onlar bunu gizlemeye gerek görmezler ama bir şekilde kaderlerini değiştirip zengin olsalar dahi geriye itelemeye çalıştıkları o yoksunluk orada asılı kalır. Kimse başaramaz çocukluk yıllarının izlerini silmeyi. Yoksullluk bir kez yaşandı mı, ne olursa olsun kalır bir yerlerinizde."


Ben, Kendim ve Bergen
Ayizi Kitap/2012, 1. bası/144 sayfa
Öykü

27 Ekim 2013 Pazar

FELİDAE/AKİF PİRİNÇCİ




Gönderen: Bi




“Eğer öykümü gerçekten dinlemek istiyorsanız – ki ben size ısrarla dinlemenizi salık veririm– öncelikle pek de hoş bir öykü dinlemeyeceğiniz fikrine kendinizi alıştırmış olmanız gerekir. Tam tersi, geçen sonbahar ve kışın katlanmak zorunda kaldığım esrarlı olaylardan sonra şunu kesinlikle kavradım ki, uyumlu ve huzurlu bir yaşam, özellikle hemcinslerim için sadece kısa süreli bir olgudur.”

Felidae, belki bu yayınevinin seçtiği bu kapak resminin de etkisi vardır bu izlenimde, neşeli, keyifli bir roman zannederek elime aldığım, arka kapak yazısını okuduktan sonra ise değişen fikrime rağmen almaktan vazgeçmediğim bir roman oldu:
“olağanüstü iyi hazırlanmış ve çok mantıklı bir kurguya sahip bir dedektif romanı!”

Sıradan bir dedektif romanı değil Felidae. Kitle katliamı, dini tarikatlar, çılgın fikirler, korkunç deneyler... Merakla okunan bir “kedili” roman. Romanın sinemaya da uyarlanmış olduğunu ekleyelim.

Hem kedilerle tanışık olanlara, hem gerilimden hoşlananlara, gizemli olayların izini sürmek isteyenlere, ya da sadece okumayı sevenlere... Tavsiye ederim.



Felidae
Yazan: Akif Pirinççi
Çeviren (orijinal dili Almanca’dan): Turgay Yağan
Real Yayıncılık
İlk Baskı: 1995
272 sayfa
 

26 Ekim 2013 Cumartesi

25 Ekim 2013 Cuma

RUHİ MÜCERRET/MURAT MENTEŞ

Gönderen: Şenay Salihoğlu



Ruhi Mücerret’i okurken insanın 100 yaşına kadar yaşayası geliyor.
Hayır yani ben de o yaşa kadar Ruhi Mücerret karakteri gibi her yere yetişebilecek durumda olursam izin verin sonuna kadar yaşayayım .

Bu benim okuduğum ilk Murat Menteş kitabım. Açıkçası bir arkadaşım tarafından hediye edilmeseydi, Murat Menteş kitaplarının arşivime eklenmesi uzunca bir zamanımı alabilirdi. Çünkü ben aslında mizah denilen şeyin kitaplarda da yapılabileceğine inananlardan biri değilim. Bunun için görselliğe ihtiyaç duyarım. Ama itiraf ediyorum ki; bazı yerleri okurken sesli sesli güldüm. Hele de Ruhi Mücerret’e ısrarla yedirilmesi istenen o brokoli bölümü yok mu? Zihnimde canlandırıp kendimi gülmekten alıkoyamadığım anlardan biriydi.

Kitapta ayrıca beni etkileyen şey, başka eserlerden toplanmış, yazının gidişatına uygun bölüm başlıklarını oluşturan alıntılar idi. Hepsi de tek tek altı çizilecek özlü ve anlamlı sözcüklerden oluştuğu içindi belki de. Kişisel düşüncem, kullanılan alıntıları öncesinde biriktirip toplamış olması, yazar gibi yaşamı boyunca bir sürü kitabı hatmetmiş birinin, okuma birikimine ve kitap için vermiş olduğu ekstra bir emeği size alttan alttan hissettiriyor olması, kitabın yazarına ayrıca saygı duymanıza neden oluşturuyor. Sizi bilmem ama şahsen bende bu saygınlığı oluşturdu.


Bunun dışında kitap kapağını da sevdiklerim arasına katmak isterim.

"Hem ne demiş Murat Menteş Cüneyt Arkın film çevirir, Gencebay şarkı söyler ve ben roman yazarım."


Etkilendiğim bölüm başlıklarından ve satır aralarından birkaç alıntı:

"Birinin duygularına haddinden fazla değer verirsen, onu anlaman imkânsızlaşır." 
"Aşk sizde olmayan bir şeyi, bunu sizden istemeyen birine vermeye çalışmaktır". 
"Sevmek de yetmiyormuş… Çok eskiden rastlaşacaktık." 
"Bir insan hakkındaki gerçek duygularımız, onu uyandırırken açığa çıkar." 
"Evrende yalnız mıyız bilmiyorum ama dünyada yalnızız."


Ruhi Mücerret
Yazan: Murat Menteş
Kapak tasarım: Mottovs.com
April Yayıncılık / 320 sayfa

Editörün notu.. Ruhi Mücerret ile ilgili bir diğer görüş için tıklayınız.
Murat Menteş'in diğer kitapları  için tıklayınız.

24 Ekim 2013 Perşembe

MÜREKKEP İÇİCİLER/ERIC SANVOISIN-MARTIN MATJE



Gönderen: 2Balık 1Kedi





Kitapları hepimiz çok seviyoruz ama ne yazık ki istediğimiz her kitabı okuyamıyoruz. Hayat tercihlerden ibaret, diyerek bir seçim yapıyoruz sadece bazı kitapları okuyabiliyoruz. Sevdiğim bir yazar “tüm kitapları okumaya ne yazık ki vaktimiz yetmez o yüzden de yazar seçerek okumalıyız” demişti. Bu cümlede beni etkileyen kısım “tüm kitapları okumak için ne yazık ki vaktimiz yetmez” tarafıydı. Belki ben de biliyordum dediğini ama bir anda böyle bir cümle okuyunca üzülmüştüm. Engin matematik bilgimle (!) bir hesap yapınca sadece istediğimiz tüm kitapları okumak için bile yemeden içmeden ve mümkünse uyumadan yaşamamız gerekiyordu.
Neyse ki üzüntüm fazla sürmedi çünkü bu duruma da bir çözüm bulundu hatta adı bile kondu: Mürekkep İçiciler.
Bu kitapla normal şartlarda ne zaman tanışırdım bilmiyorum sevgili kuzenim benim için almış, beni bir süre göremeyince de kendisi okumuş test etmiş ve nihayet kitapla kavuştuk.  Adının dışında kapağı da oldukça tuhaf. En sevdiklerimden yani resimli, eğlenceli bir kitap.
Odilon kitapları hiç ama hiç sevmemektedir. Babasının kitapçı dükkanı olduğu düşünüldüğünde de bu durum can sıkıcıdır.
Ta ki…
Kitapçıda karaciğerinden rahatsızlandığı için kan içemeyen ve artık mürekkeple beslenen eski bir vampirle karşılaşana kadar.
Ne, yoksa vampir çocuğu mu ısırmış? Çocuk da vampir mi olmuş? Yoksa sadece “mürekkep içici” mi olmuş?
Vampirli kitaplardan çok hoşlanmasam da bu kitabın tarzını sevdim. İtiraf edeyim, sanırım en çok pipetle kitap içmeleri hoşuma gitti J Fantastik görünse de kitabı uykudan az önce okursanız sevdiğiniz ama okumadığınız kitapları içerken görebilirsiniz…
Elbette sayfaları çevirmenin, kitabın yanına çay/kahve koyup okuma köşesinde keyif yapmanın, kitap ayraçlarına bakmanın tadı bambaşka. Ama ben denedim de, pipetle de fena okunmuyor hani.


Mürekkep İçiciler
Özgün Adı:Le budeur d’encre
Yazan:Eric Sanvoisin     Resimleyen:Martin Matje
Çeviren:Yasemin Tanbi
Binbir Çiçek Kitaplar, 2011,43 sayfa


HANGİ KİTABI ARAMIŞTINIZ?