30 Nisan 2013 Salı

DÜNYADAN KİTABEVLERİ

Gönderen: atalet


roma.. kendi halinde bir kitapçı dükkanı....

GÖÇMEN RUH/MÜGE SANDIKÇIOĞLU


Gönderen: Leylak Dalı




"Göçmen Ruh" asıl mesleği diş hekimliği olan Müge Sandıkçıoğlu'nun ikinci kitabı, bu da ilki gibi deneme-anlatı türünde. Mizahî ve akıcı bir dile sahip olan yazar denemelerinin konularını çoğunlukla günlük hayattan ve kendi yaşamından alıyor. İyi bir gözlemci olduğu için kıvrak dilini detaylarla besleyip okuyucunun ilgisini kolayca yazının üstüne toplayabiliyor.

Keyifle okunan, kimi zaman güldürüp kimi zaman düşündüren "Göçmen Ruh"u seveceksiniz. Ve diyorum ki bunu severseniz yazarın ilk kitabı olan "Diş ile Düş Arasında"ya da bir şans verin...


Göçmen Ruh/Müge Sandıkçıoğlu
Yitik Ülke Yay./2013, 1. bası/144 sayfa
Deneme-Anlatı


 


29 Nisan 2013 Pazartesi

BUDDENBROOKLAR/THOMAS MANN


Gönderen: Selgin GB



Buddenbrooklar - Bir Ailenin Çöküşü, Thomas Mann'ın 25 yaşında yazdığı ilk romanıdır. Bunun bir ilk roman olduğuna inanmak zordur zira tastamam, herşeyiyle yetkin bir nehir romandır. Şöyle ki, dört kuşağa yayılan bir aile öyküsü anlatılırken her karaktere hakkı verilmiş, yan karakterler olmaları gibi bırakılmış, ortam okurun gözünün önünde layıkiyle canlanacak şekilde tasvir edilmiş, yüzyılı aşan bir zaman diliminde geçişler ustalıkla sağlanmıştır. 

Otuz küsur yaşımda okuyabildiğim bu kitap bana unutulması güç, oldukça keyif vermişti. Özellikle son sayfalarda Hanno'nun ölümünü okurken kulaklarımda işittiğim Wagner'in artık bilmiyorum hangi senfonisiydi, timpanilerin ve zillerin vuruşları müthişti. Bu romanla iyi anlatının kendine has, sıkı bir müziği olduğunu, yazarın başarısının da okurun kelimelerle bu müziği işitmesini sağlamakta gizli olduğunu öğrendim.
Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 kitaptan biri olan Buddenbrooklar'ı eğer henüz okumadıysanız bence her ihtimale karşı acele etmelisiniz. 

Bu linkte de Buddenbrooklar ile ilgili yazılmış bir tez bulabilirsiniz:  http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_12/sayi_12_14_h_arak_215_236.pdf



Buddenbrooklar-Bir Ailenin Çöküşü/Thomas Mann
Can Yay./2012, 2.bası/664 sayfa
Almanca aslından çeviren: Kasım Eğit-Yadigar Eğit
Roman


27 Nisan 2013 Cumartesi

CUMARTESİ AYRAÇLARI 25


Gönderen: Leylak Dalı




İstanbul kitabına "Kağıthane"nin İstanbul temalı ayraçları



İstanbul Sokakları-101 yazardan 101 sokak/Haz. Murat Yalçın
YKY/2008, 1. bası/331 sayfa
Derleme 

 

CUMARTESİ AYRAÇLARI 24


Gönderen: Leylak Dalı




 Sahici kitaplar için oyuncak trenli ayraç



Sahici Trenler İçin Oyuncak Kitap/Haz. Enis Batur
YKY, 2003, 1. bası/278 sayfa
Derleme


26 Nisan 2013 Cuma

SALI KADINLARI/MONIKA PEETZ



Gönderen: Leylak Dalı



Kendi seçimim değildi, elime bir şekilde geçti ve hoş kapağının da etkisiyle okudum. Kötü değil ama sıradan bir çoksatardan öteye geçtiğini de söyleyemeyeceğim. Zaten çok satan kitaplardan hep kaçmışımdır, beklentim yüksek olmadığı için hayal kırıklığına uğramadan okuyup bitirdim. Her Salı buluşup yemek yemeyi adet edinmiş 5 kadından birinin niyet ettiği, ölen eşinin yarım bıraktığı hac yolculuğuna diğerlerinin eşlik etme kararıyla bişlıyor kitap. Yürüyerek yapılan bu hac yolculuğu sırasında ortaya çıkan bir sır kadınların hayatında değişimler meydana getiriyor. Kısacası hoş ama boş vakit geçireyim diyorsanız okuyun, amacınız daha edebî, daha katkı sağlayıcı birşeylerse hiç başlamayın derim...


Salı Kadınları/Monika Peetz
Kırmızı Kedi Yay./2011, 1. bası/253 sayfa
Çeviren: Ragıp Minareci
Roman


24 Nisan 2013 Çarşamba

ÇARŞAMBA KİTAPLIĞI


Gönderen: Burcu Karamustafa




 



Burcu Karamustafa aracılığı ile arkadaşı Çiğdem'in zengin kitaplığı



23 Nisan 2013 Salı

23 NİSAN KUTLU OLSUN...


Gönderen: Leylak Dalı




Çocukluğumun kitaplarıyla kutlu olsun bayramımız...


 

22 Nisan 2013 Pazartesi

YAZIN SANATI/ASUMAN KAFAOĞLU-BÜKE


Gönderen: SelginGB






Deneme, okumayı sevdiğim bir yazı türü değildir, itiraf etmeliyim. Nedense "deneme" söz konusu olduğunda aklıma ortaokul yıllarında Türkçe dersinde okuduğumuz Montaigne'in Denemeler'i gelir, içimi bir sıkıntı kaplar.

Asuman Kafaoğlu - Büke'nin deneme türündeki bu kitabının farklı olduğunu söylemeliyim. Kitap eleştirilerine meraklılar onu belli başlı gazetelerin kitap eklerindeki yazılarından zaten tanıyordur. Kendisi uzun yıllardır kitaplar üserine analitik eleştiriler yazıyor. Bu kitapta, bahsettiğim yayınlardaki yazılarını biraraya getirmiş, bunu yaparken de farklı bir yol izlemiş. İçindekiler'e baktığımızda bunu hemen anlıyoruz. Yazıyı yazı yapan unsurları konu olarak ele almış ve her konu başlığı altında bir kitabı incelemiş. Örnek vermek gerekirse ilk başlık "Yazar" da Yaşar Kemal ve Bir Ada Hikayesi, ikinci "Anlatıcı" da Jose Saramago ve Körlük, üçüncü "Konu" da Shakespeare ve Romeo ve Juliet  anlatılıyor. Her yazı üç veya dört sayfa uzunluğunda, konuyu işlemek konusunda yeterince ayrıntılı, özenli ve derli toplu. Çok uzun zaman önce okuduğunuz kitapları bir kere daha, okumadıklarınızı ise en kısa zamanda okuma isteği uyandırıyor.

Kitap okumayı sevenler için keyif verici ve daha derinlikli okumalar yapmak isteyenler içinse kesinlikle ilham verici olduğunu düşünüyorum. Dahası kurgu yazma heveslileri yazmak üzerine yazılmış, yol göstermeyi amaçlayan kitap ya da kurslara göre bence bu kitaptan çok daha fazla faydalanacaklardır çünkü burada sanki dersler dünyaca ünlü yazarlardan anlatılıyor. Okurken bende büyük bir iştahla "şimdi sıra kimde?" merakı uyandırdı.

Öyle yani...


Yazın Sanatı/Asuman Kafaoğlu-Büke
Can Yay./2011, 1. bası/232 sayfa
Deneme

 

20 Nisan 2013 Cumartesi

CUMARTESİ AYRAÇLARI 23


Gönderen: Asortik Krep




Fethiye/Keçi Kitabevi'nden Ümit Hanım'ın Venedik işi ayracı


 

CUMARTESİ AYRAÇLARI 22


Gönderen: Leylak Dalı



Japon yazarın kitabına Japonya'dan gelme el yapımı ayraç




Uzak Tepeler/Kazuo Ishiguro
YKY/2012, 1.bası/160 sayfa
Çeviren: Pınar Besen
Roman

 

18 Nisan 2013 Perşembe

OKTAY RİFAT'I ANARKEN...



Gönderen: Leylak Dalı




1914-1988 yılları arasında yaşamış, Türk şiirinin büyük ismi Oktay Rifat (Horozcu)'nun bugün 25. ölüm yıldönümü. Şiirlerinin yanısıra roman ve oyun türlerinde de eserler vermiş olan Oktay Rifat, Orhan Veli ve Melih Cevdet ile birlikte "Garip" akımının kurucularındandır. Aralarında "Yeditepe", "Madaralı", "Sedat Simavi", "Türk Dil Kurumu" ve "Necatigil" adına olanların da bulunduğu çok sayıda ödülü olan şairin şiir dalındaki eserleri arasında "Garip", "Perçemli Sokak", "Karga ile Tilki", "Bir Cigara İçimi" sayılabilir. "Bir Kadının Penceresinden", "Bay Lear" ve "Danaburnu" isimli üç romanı olan sanatçının "Yağmur Sıkıntısı", "Birtakım insanlar", "Çil Horoz", "Kadınlar Arasında" gibi oyunları da vardır. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...


KARIMA

Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir 




17 Nisan 2013 Çarşamba

16 Nisan 2013 Salı

RAYMOND CARVER


Gönderen: SelginGB




Fotoğrafta estetik olsun diye iki kitabın arasına koymuştum ama sonra elmanın gelip de orada durmasının sebepsiz olmadığını fark ettim. Şöyle ki, Raymond Carver'ın öyküleri tam da bu elma gibidir. Böyle kırmızı bir elma neler çağrıştırır?
- Bu dünyadaki herhangi sıradan şeylerden biridir.
- Sıradan olduğu için herkesindir.
- Sınıf ayrımı yoktur.
- Kendini birilerine beğendirmek zorunda değildir. Nasılsa öyledir.
- Süssüzdür, ilk günden beri bu dünyadaki en yalın meyvelerden biridir.
- Üstüne şeker dökülmesine, kremaya bulanmaya, tuz serpilmesine gerek yoktur.
- İçinden bir kurt her an çıkabilir.
- Açsanız açlığınızı giderir.
- Susadıysanız susuzluğunuza iyi gelir.
- İştah açıcıdır.
- Nasıl bittiğini anlamazsınız.
- İlk ısırıştan çekirdeğine kadar her lokması insanı mutlu eder.
- Elbette ilk günahı akla getirir, kışkırtıcıdır.
- Sebepsiz seversiniz işte... çünkü o elmadır...

15 Nisan 2013 Pazartesi

BENTO'NUN ESKİZ DEFTERİ/JOHN BERGER


Gönderen: Baykuş Gözüyle/Natali




Hollandalı filozof Baruch(Bento) Spinoza, kısa ömrünün en yoğun yıllarını yazarak geçirmiş. Resim yapmaktan zevk alır, yanında hep bir eskiz defteri taşırmış. Ani ölümünün ardından dostları mektuplarını, elyazmalarını, notlarını kurtarmayı başarmış ama eskiz defteri bulunamamış.

John Berger, içinde ne olduğunu bilmeksizin, bu eskiz defterini bulmayı hayal etmiş hep. İstediği sadece filozofu yeniden okurken, Spinoza'nın gözlemlediği şeylere bir de onun gözüyle bakabilmekmiş. Bir gün süet ciltli bir eskiz defteri hediye gelince ''Bu Bento'nun olmalı !'' demiş kendi kendine ve Spinoza'nın düşüncelerini izleyerek çizimler yapmaya başlamış.
 
Ve Bento'nun eskiz defteri çıkmış ortaya. Çizme edimi üzerine sözcükler ve imgelerle yürütülen bir araştırma var bu kitapta. Çağımızın en bilge yazarlarından John Berger'in çiçeklerle, bitkilerle, hayvanlarla, çeşitli muhalif ve sürgünlerle, Arundhati Roy, Platonov gibi yazarlarla yarenlik ederek yürüttüğü, sanatın giderek acımasızlaşan bu dünyaya bakışımızı nasıl etkilediği üzerine bir düşünme süreci.
(Arka Kapak)

''Biz çizerler gözlemlediğimiz bir şeyi başkalarının da görmesini sağlamakla kalmayıp nereye varacağını kestirmenin mümkün olmadığı görünmez bir şeye de refakat ederiz aynı zamanda.''

''İnsanlar kitapları başka hiçbir şeyi tutmadıkları, özel bir tarzda tutar. Cansız değil de sanki uyuyorlarmış gibi. Çocuklar da çoğu zaman oyuncaklarını böyle taşır.''

''Resim yapmak bir tür sondajdır. Bir şey çizmek için duyulan ilk dürtü de insanın araştırma, haritada yer gösterme, bazı şeylerin yerini belirleme ve kendi yerini bulma ihtiyacındandır.''

Kitap sanatseverleri ilgilendireceği kadar, felsefeye ilgi duyanları da memnun edecek nitelikte, ayrıca eskiz çizimleriyle de dolu olması kitabı daha da özelleştirmiş. Senaryo yazarı, romancı, balgesel yazarı ve ressam olan John Berger imzalı bu kitap rahatlıkla kütüphanemizin nadide kitaplarından biri olabilir...
 

Bento'nun Eskiz Defteri/John Berger
Metis Yayınları/İlk basım Kasım 2012/74 sayfa
Çeviren: Beril Eyüboğlu
Kapak resmi: John Berger


12 Nisan 2013 Cuma

EDEBİYATIMIZDA KADIN YAZARLAR SÖZLÜĞÜ

Gönderen : atalet



"Arka Kapak
Çalışmamızın bizi yüz yüze getirdiği gerçek, kadın tarihinin yazısız bir tarih olduğudur. Yazan kadınlarımız arkalarında bir eser bırakmış olsalar da çoğu zaman kendileri hakkında tanıtıcı bilgi vermekten kaçınmışlardır. Bu konudaki yazılı kaynakların da eğer 'kadın'ı tematik olarak ele almamışsa çoğunlukla kadınları görmezden geldiğini söylemek zorundayız. Diğer yandan, 90'lı yıllardan itibaren kadın tarihinin yazılı hale getirilmesinin öneminin kavranmaya başlandığını, peş peşe kadın tarihine köşe taşı olacak çalışmaların yapıldığını ifade etmemiz gerek. Bunu yapanlar elbette kadınların kendileridir.
Çalışmamız, türü, içeriği ve kapsamıyla alanında bir ilk olma iddiasındadır. İddiamız Edebiyatımızda Kadın Yazarlar Sözlüğü'nün tamamlanmış olduğu anlamına gelmez. Devamı mutlaka gelecektir. Çünkü kadınlar yazmaya, yazarak kendilerini ifade etmeye devam ediyorlar."

eğer almasaydım eksikliğini çekerdim gibi geldi..
ve iyi ki almışım dedirtti..
yazarların sadece kitaplarını değil..
minicik ama önemli ayrıntılara yer verecek şekilde.. yaşam öykülerini tüm basılı yayınlarını içeren bir ansiklopedi olmuş..



Edebiyatımızda Kadın Yazarlar Sözlüğü
Neriman Ağaoğlu, Zerrin Saral
Phoenix Yayınevi, 2013, 512 sayfa

11 Nisan 2013 Perşembe

MEKTUBUN AVCUMDA/RÜŞTÜ ONUR


Gönderen: Baykuş Gözüyle/Natali




 

Rüştü Onur 1920'de doğmuş 1942 yılında ölmüş. Kısacık bir ömür...
Ama yürek yakan şiirler ve mektuplar yazmış.
Gün ışığına çıkmamış mektupları ve şiirleri ilk kez bu kitapta bir arada.
Yılmaz Erdoğan'ın önsözüyle...
Rüştü Onur'un kısacık hayatı ve Mediha'ya olan derin aşkı, Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği ve oynadığı filmiyle de beyaz perdede.
Alıntı-Arka kapak

Mektuplardan alıntılar:
''Ben mektup yazarken yorulmuyorum ki. Bilhassa seninle baş başa konuşuyormuşum gibi ferahlıyorum.''

''Çok tuhaf bir kadındır bu. İmtihan kağıdını boş verirdim kabul etmezdi. Muhakkak bir şeyler yazmalıymışım. Şimdiki aklım olsaydı hiç olmazsa bir şiir yazardım.''

''Nihayet bugün günlerden beri sabırsızlıkla beklediğim mektubunu aldım. Gerçi elime çok geç geldi. Fakat ne çıkar. Biraz da bekleyişin büyük acısını tatmak lazım.''

Şiirlerinden;
Bir avuç toprak sana
Bir avuç toprak bana
Dünyada değilse de
Mezarlıkta yan yana

Sen ev sahibi
ben kiracı
Şu bir işsiz adam
O bir patron
Bu bir serseri
Öte yanda bir mirasyedi
Dünyada değilse de
Mezarlıkta yan yana


ENDİŞE

Kanadımı kırdılar,
Artık uçamıyorum.
Elim var ayağım var
Bu sudan geçemiyorum.

Nedendir neden rabbim,
İçimi dostlara açamıyorum.
Bir nasip kalmamış gecelerde
Başımı alıp kaçamıyorum.

Kitap içeriğinde hem mektuplar, hem şiirler hem de bir hikaye mevcut. Ayrıca mektupların ve şiirlerin orjinal baskılarının görseli de kitapta yer alıyor. Ne yazık ki pek  duyulamamış bir şairi tanımak, onun duygusal dünyasında dolaşmak istiyorsanız, bu kitabı okumalısınız...
 

Mektubun Avucumda
Rüştü Onur-Bilinmeyen mektupları ve şiirleri
Kaynak yayınları/5.Basım/342 sayfa

10 Nisan 2013 Çarşamba

ÇARŞAMBA KİTAPLIĞI


Gönderen: Eren Nadir Aksamoğlu




Eren Nadir der ki: "6 yıllık birikimim onlar benim. Sadece maddi birikim de değil, öyle güzel dostlarım var ki onlar sayesinde hergün biraz daha genişlemeye devam ediyor :)"



ÇARŞAMBA KİTAPLIĞI


Gönderen: Huzursuz Ruhum




Huzursuz Ruhum blogunun kitaplığından küçük bir bölüm


9 Nisan 2013 Salı

GÖRSEL OLARAK KİTAP 13

Gönderen : atalet


kitapların nesnel güzelliği hakkındaki kanı yayılıyor olsa gerek ki.. vitrinlerde ..
dekoratif amaçlı olarak sergilenmeye başladılar..



BANGIR BANGIR FERDİ ÇALIYOR EVDE/MAHİR ÜNSAL ERİŞ



Gönderen: Leylak Dalı




Kahramanları bize benzeyen kitapları seviyorum. Evimizde ne bangır bangır, ne de alçak sesle Ferdi hiç çalmadı aslında, hatta Orhan Baba bile. Arabeski dışlayan bir neslin ahfadıydık. Bizim radyolardan "Yurttan Sesler", kasetçalarlardan kimi zaman Pop, kimi zaman Klasik Türk Müziği yayılırdı. Lakin yine de kitaptaki öyküler o kadar bizdendi ki. "Çok Sıkılır Arkadaşı Ölen Çocuklar"daki Serkan'ın annesi üç aşağı-beş yukarı karşı apartmanımızdaki Nuran teyze, komşularsa sanki bizim komşulardı. "Bana Küstüler"deki iki arada bir derede kalmış delikanlı hali, "Her Kanser Erken Ölümdür"de kötü sonuç duymak üzere girilmiş doktor muayenehanesi ürküntüsü, "Bilye Hikmet"te çocuğun ölüm ve yılan karşısında duyduğu korku öylesine tanıdık. Yazarın "Kolları bilezikten prangaya vurulmuş gibi şangırdayan, günleri günle, akşamları televizyonla geçen, misafirliğe giderken terliğini götüren kadınların kendilerinden başka herkesin dedikodusunu herkesle yapabilecekleri, alevler içinde bir kazan" diye tanımladığı küçük bir kasabada-hatta büyük bir şehrin bir mahallesinde-hangimiz yaşamadık. "Ringo"da kahramanların arasına karışıveren kremalı bisküvi hangimizde şu duyguları uyandırmadı çocukken: "Kremalı bisküviyse analarının pötibörün içine lokum sıkıştırıp sokağa saldığı Kuran kursu arkadaşlarımıza karşı, önce ikiye bölüp kremasını sıyırdığımız, ardından da özendire özendire yediğimiz bir sefahat alemiydi o mahallede". Bu yaşa geldim, kremalı bisküviyi hala aynı şekilde yerim.

En hüzünle okudğum öykü oldu "Kadınlar Hep Olmadık Zamanlarda". Kaç yıl önce kaybettiğim ve hala çok özlediğim anneme yazılmış gibi hissettim: "Ama ben, haftanın yedi günü, en çok annemi özledim o zamanlardan bu zamanlara kadar. Anne ne güzel şey..." 

Sözün özü ben bu kitabı, bu kitabın doğallığını, sadeliğini, sıradan hayatların hiç de sıradan olmayan bir şekilde anlatılmış öykülerini, o naif kurgusunu çok sevdim. Alıp okuyun, eminim siz de kendinizden birşeyler bulacak ve siz de seveceksiniz. Bu yazı "Hep Klinsmann'ın Yüzünden" öyküsünden bir cümleyle bitsin: "Herşeyin biteceği hakikatini aklına getirmeyebilecek kadar çocuk olmak ne büyük mutlulukmuş meğer."
 

Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde/Mahir Ünsal Eriş
İletişim Yayınları/2012/152 sayfa
Öykü 


Not: Daha önce leylakdali.blogspot.com'da yayınlanmıştır...

8 Nisan 2013 Pazartesi

KİTABEVLERİ 1


Gönderen: Macera Kitabım/Özlem











Librairie Galignani

 224, Rue de Rivoli/Paris



7 Nisan 2013 Pazar

PAZAR ELEMEĞİ HAKKINDA

Gönderen: atalet



tüm kitap kurtlarından özür dilerim..
iki haftadır pazar kraftlarını boşlamış gibi oldum..
işin doğrusu geçen hafta rahatsızdım..

bu hafta ise..
tamamen maymun iştahımın.. ayran gönlümün esiri oldum..
bahçede çalıştım..

bu çalışmanın fotosu pek gönül açıcı değil..
o yüzden yukardaki.. son durum fotosunu ekledim..
haftaya kitap kraftı ile buluşmak üzere derim..






6 Nisan 2013 Cumartesi

CUMARTESİ AYRAÇLARI 20



Gönderen: Leylak Dalı





Arjantinli yazara Arjantinli ayraç




Kitap:
Düşsel Varlıklar Kitabı/Jorge Luis Borges
Çeviren: Bora Komçez
Mitos Yay./1996, 2. bası/215 sayfa
Deneme-Anlatı



5 Nisan 2013 Cuma

KİTAP KURTLARI 6


Metro kurtları :)




İlgilenenler için bir duyuru:

Bir okula kitaplık kazandırmak amaçlı duyuruyu bize gelen şekliyle yayınlıyorum:

" Merhabalar,

Geçen sene blog yazarlarının desteği ile bir köy okuluna kütüphane kurduk. Bu sene de farklı bir köy okuluna kütüphane kurmak istiyoruz. Bunun için sizlerin desteğine ihtiyacımız var. Projemizi geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak için blogunuzda-twitter hesabınızda vs projemizle ilgili yazı yazar, duyuruda bulunursanız çok sevinirim.

MAHMUT ADIN / SINIF ÖĞRETMENİ

Detaylı bilgi için: http://www.kitapkolik.net/koy-okulu-kitap-toplama-kampanyasi/

Twitter: /NergisliOkul
Mail: mahmutadin@hotmail.com



4 Nisan 2013 Perşembe

MİNARE GÖLGESİ/ENGİN ERGÖNÜLTAŞ


Gönderen: Leylak Dalı



"Minare Gölgesi", Gırgır ve Mikrop dergilerine uzun yıllar çizer ve yönetici olarak emek vermiş, "Zalim Şevki/Kelek Osman" tipleriyle tanınan Engin Ergönültaş'ın beş yılda kotarılmış ilk romanı. Hayatın içinden, sıradan görünen tipler ve olaylar masalsı bir anlatımla kaleme alınmış. İnsanda okurken eski, siyah-beyaz bir film izliyormuş intibaını uyandıran, kimi zaman ruhu kasvetle dolduran lakin hevesle okunmaya devam edilen bir kitap bu. Haliç'e bakan tepelerden birinde kurulmuş yoksul bir mahallede, "Zengüle Hacı" mahallesinde geçiyor olaylar. Sınırını surların, dekorunu karın, yağmurun, güneşin, çer-çöpün, ahşap evlerin, dik yokuşların, Arnavut kaldırımlarının, bakımsız bahçelerin, eski apartmanların, rutubetli bodrumların, cami ve o camiin artık kimsenin çıkıp ezan okumadığı ıssız şerefesiyle minaresinin oluşturduğu mahallede, yoksulların, sokak köpeklerinin, kedilerin, hayata tutunmaya çalışanların, mahalleli teyzelerin, yaşlı orospuların, çatışan eski karı-kocaların, yalnız kadınların, umarsızdan umar bekleyenlerin ve hepsinden çok kendi dünyalarını güzelleştirmeye çalışan iki çocuğun öykülerine ortak oluyorsunuz. Etkileyici bir kitap "Minare Gölgesi", okuyun derim, eminim beğeneceksiniz...

Tanıtım filmi için: TIK


Minare Gölgesi/Engin Ergönültaş
İletişim Yay./2013, 1. bası/367 sayfa
Roman

RUHİ MÜCERRET/MURAT MENTEŞ

Gönderen: Lalenin Bahçesi




Ruhi Mücerret Bey 100 yaşında ve korkunç alıngan biri, her gördüğü kişinin onu son kez görüyormuşcasına , bakmasından da fazlasıyla muzdarip…
Murat Menteş, çok özel bir yazar ve kendi özel okuyucu kitlesi var. Bir kelime cambazı…bir kelime virtiözü…okumaya başladığınızda tek emin olacağınız şey,  hiçbir şeyden emin olamayacağınız olmalıdır
‘’Ruhi Mücerret’’i okumaya başlamadan önce yanınıza mutlaka laptopunuzu, tabletinizi ya da hemen internete bağlanabileceğiniz bir aletinizi mutlaka alın… Ve alttan alttan gelen müzik sesine de mutlaka kulak verin…

3 Nisan 2013 Çarşamba

ÇARŞAMBA KİTAPLIĞI

Gönderen: Selgin GB



"evinizi kitaplarla doldurun ..
her girintiyi ve her aralığı..
doktor seuss.."
=)

2 Nisan 2013 Salı

YABANCI/ALBERT CAMUS


Gönderen: Baykuş Gözüyle/Natali


 


Albert Camus için yaşam, insan yaşamı, bir anlamsız, bir akıl dışı, bir mantık dışı yaşamdır.Yani başlangıçta bir karamsarlık, bir umutsuzluktur söz konusu olan. Ama umutsuzluktan yola çıkmak, sonuna dek umutsuz olmayı gerektirir mi? Hayır diyor, Albert  Camus.
Ölümle biten yaşam saçmadır, evet. Bunda kuşku yok. Ama yaşam ölümle bitiyor diye, kapayacak mıyız, gözümüzün, yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine bunlar yanında, insanların acılarına, çaresizliklerine?
Madem ki yaşıyoruz, yaşadığımız sürece mutlu olmaya, sağımızda, solumuzda mutluluk yaratmaya bakmalıyız.
Mutluluk bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, diyor Albert Camus.
                                                                                              
Romanda bir Arabı öldüren ama bu suçtan çok, yalnızca gerçek duygularını dile getirdiği ve toplumun istediği kalıba girmeyi reddettiği için toplum dışına itilen bir ''yabancı'' aracılığıyla 20.yüzyıl insanının içine düştüğü yabancılaşma anlatılır. (arka kapaktan alıntıdır)

Ustalıklı bir anlatımla yazılmış, farklı bir konuya sahip bir solukta okuduğum, ilginç romanlardan biriydi. Tavsiye ederim...
 


Yabancı/Albert Camus
Can Yayınları/1986, 1.bası/117 sayfa
Fransızca aslından çeviren: Vedat Günyol
Roman



1 Nisan 2013 Pazartesi

ZAR ADAM/LUKE RHINEHART


Gönderen: Burcu Karamustafa





Bir arkadaşımın eşinin tavsiyesi üzerine okudum bu kitabı. Kendisi, çok eğlendim okurken çok güldüm dedi, iyi deyip almıştım. Evet, aslında konusu ilginç ama ben bir ayda bitirebildim :(  Bir oturuşta okunabilse belki daha anlaşılır olabilirdi.
Eğer sizlerde hoşlanıyorsanız psikoanalitik tarzındaki kitaplardan tavsiye ediyorum.
Düşüncelerinizi ve istediklerinizi numaralandırıyorsunuz ve zar atıp yapmaya başlıyorsunuz, ne ilginç olurdu değil mi! Ama yazar epey ileri gidiyor ve ''Zar adam'' olup çıkıyor :) 

Kitap arkası; Sıkılmış psikiyatrist Luke Rhinehart Manhattan'da eşi ve iki çocuğuyla yaşamaktadır. Hem Batı hem de Doğu felsefelerinin hayatın anlamı alternatiflerinden tatminsizlik yaşar ve basit zar atışlarıyla kendi dinini oluşturarak hayatını sonsuza kadar değiştirir. Rhinehart ve hastaları kısa zaman içinde ebedi kurtuluşlarının tek yolunun her şeyi zarların kararına bırakmak olduğuna inanmaya başlarlar. Luke, seks, madde bağımlılığı ve terapi hakkındaki zar atışlarıyla yeni dinini muhafazakar davranış ve ahlak çöküntüsünün esprili bir birleşimine dönüştürür. O bu düşünceyle kendi yaşantısını ve dünyayı değiştirmeyi amaçlamaktadır. Zarlar hayatımızı belirlemeye başladığında artık her şey mümkün olmaktadır. 



Zar adam/Luke Rhınehart
Pegasus yayınları/2008/464 sayfa
Roman

HANGİ KİTABI ARAMIŞTINIZ?