30 Ocak 2014 Perşembe

KİTAPLIK KURDU YAYIN HAYATINA SON VERİYOR..




kitaplık kurdu..

sevgili leylakdalı'nın kendi blogunda kendi kitaplığının fotoğrafını yayınlayıp..
sizin kitaplığınız nasıl diye sormasıyla başlayan..
ve ona gönderilen kitaplık fotoğraflarının günlerce yayınladığı halde sona ermemesi üzerine..
hadi bir blog açalım..
orada kitaplıkları kitapları fotoğrafları yayınlayalım dememiz üzerine başlayan yayın hayaını 380 blog yazısına erdirmiş..
bu 381. yayın oluyor..

sizlerden gelecek olanları yayınlayacağımızı düşündüğümüz bir blogdu..
hevesle başladı..
haftanın bir günü kitaplık bir günü sokak okuyanları bir günü çocuk kitapları bir günü ayıraçlar olsun diye ..
nakış nakış işlendi..

ancak uzun zamandır bu konuda ne kitap eleştirisi ne fotoğraf gönderilmemesi üzerine..
kapatma kararı aldık..
yine de ben kıyamadım..
kapatmayalım öyle salınsın kalsın dedim..
iki sene mektep tatili kitabının fotoğrafını koyalım bitsin dedim..
leylak dalımda yokmuşkitap..
ben de bulamadım..
ama onu ararken.. çocukluk kitaplarımın fotograflarını hiç çekmediğim geldi aklıma..

bu son yayın..
381. ve son..
an itibarı ile gönderdiğiniz e-maillere de cevap gelmeyecek..
yazılarınız eklenemeyecek..
ama yazılmış olanlar.
birilerine fikir vermeye devam edecek..

sevgilerimizle..
kitapsız kalmayın..
atalet ve  leylak dalı..
kitaplık kurtları..

17 Ocak 2014 Cuma

DUL/JEAN LOUIS FOURNIER



Gönderen: Neslihan Tamyaman




daha önce okumadığım bir yazardı..

kitabın türü "anlatı"
eşinin ölümünden sonra yaşadıklarını anlatmış..
benim tuttuğum günlüklerimi anımsattı bana
kimi eşine hitaben kimi herhangi birine hitap etmeden kısa kısa notlar düşülmüş..

Genel olarak kedınlar daha genç olduğundan evliliklerde, erkeklerden daha geç ölürler ya da karısı ölünce vakit geçirmeden evlenir erkekler

Kadınlarda durum daha farklıdır.. Kocası ölen kadın genel olarak kalan ömrünü yalnız tamamlar.

Buna sebep biz -en azından ben- dul kadınların hissettiklerine, yaşadıklarına aşinayım da dul bir erkeğin gözünden bakma şansım hiç olmamış hayata.
Bu kitapta o fırsatı buldum
ve itiraf etmeliyim ki tahminimden daha çok etkilendim..
çok doğal
çok insan...
çok olduğu gibi her kelime...

ölüm soğuk..
ama gerçek..

insan ister istemez düşünüyor irdeliyor kendi evlilik hayatını
ve geçiriyor aklından
"hangimiz önce gidecek acaba"...

okumanızı tavsiye ederim...

bir kaç alıntı paylaşmak istiyorum:

"Işıl ışıl Sylvie öldüğünden, sönüp gittiğinden beri ev oldukça karanlık, yarı gölgede yaşıyorum. Ne kadar ampül değiştirsem, ne kadar güçlülerini koysam değişmiyor, sürekli karanlık." (s: 13)

"Sana kendimden bahsetmeyi özlüyorum. Kendi kendime konuşmayı öğrenmeliyim.

Birlikte, kırk yıl boyunca hiç sıkılmadık. Bence bu bir işaret. Gerçek bir çift olmuştuk. Aynı şeyleri, aynı evleri, aynı insanları, aynı şarapları, çoğunlukla aynı filmleri, aynı çiçekleri, aynı kedileri severdik. Aynı şeylere gülerdik." (s: 25)

"Seni benim vücudumdan kesip aldılar, beni uyuşturmadan. Yarımı benden aldılar, en güzel yarımı. Yeniden çık diye senin parfümünle suluyorum kendimi." (s: 33)

"Saatini buldum, sana aldığım saat. Hala çalışıyor, keşke o dursaydı." (s: 88)

"Devamlı akan su durduğunda serinliği özlenir, yana ışık söndüğünde aydınlık özlenir ve insan karısını kaybettiğinde de onu ne kadar çok sevdiğini anlar. Anlayabilmek için en kötüsünün başa gelmesini beklemek ne acı. Neden mutluluğu, ancak çekip giderken çıkarttığı sesle tanıyabiliyoruz?" (s: 90)


Dul/Jean-Louis Fournier
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
1. Baskı/Mart 2013/116 sayfa
Anlatı
 

14 Ocak 2014 Salı

MALAFA/HAKAN GÜNDAY


Gönderen: Neslihan Tamyaman




Hakan Günday'ın özel bir yazar olduğunu düşünüyorum.. Kenar mahalleden çıkan insanların hayatı genelde anlattığı.. Üçkağıtla hayat sürdürenler... Üçkağıda mecbur bırakılanlar.. Kurgularını çok başarılı buldum okuduğum romanlarının..

Malafa'da bize yabancı bir lisan kullanılıyor. Tezgahtar jargonu.. Başlarda dilini bilmediği bir kitabı okuyor gibi hissediyor insan.. İlerledikçe bir tane bile al
tyazı geçmeden dipnot vermeden o lisanı çözdürüyor okura.. 

"Doğu Batı'nın sırtıdır. Batı'nın zayıflığı, kendini sırtından bıçaklayabilecek kadar uzun kollara sahip ve kör olmsıdır. Dünya etrafında kovalamaca oynamanın sonu yorgunluktan ölmektir. Kendi kuyruğunu yiyen bir yılan ne kadar yaşayabilir? Yönler, sadece denizciler ve pilotlar içindir. Sorulması gereken dünyanın nerede olduğudur. Doğuda mı, batıda mı? Ve bu yönlerin merkezinde ne olduğu merak edilmelidir. Her şey matematiktir. Dünyadan ne çıkarsa sonuç sıfır olur?" (S: 183)



Malafa / Hakan Günday
Doğan Kitap / 1. baskı Ekim 2005 / 210 sayfa
Roman
 
 

10 Ocak 2014 Cuma

YENİŞEHİR'DE BİR ÖĞLE VAKTİ/SEVGİ SOYSAL


Gönderen: Neslihan Tamyaman




Bir dönem romanı.. 70'li yılların başları.. İlk yayımlandığı zamanlarda farklı insanların bir Ankara Yenişehir'i öğleninde yapıp düşündükleri anlatıldığından roman kategorisine sokulması dahi tartışma konusu olmuş.. Bana kalırsa bal gibi de roman

Fotoğrafik geldi bana... Devrilmekte olan bir kavak var konunun merkezinde ve etrafında insanlar..
Sanki fotoğrafı çekilmiş bahsi geçen öğle vaktinin..

Günümüz ,için umut verici aslında... Şöyle ki: O zaman da herkes ne kadar kötüye gittiğimiz konusundan muzdaripmiş.. Hala öyle geçen 40 küsur yıla rağmen..
Yıkılmıyoruz, ayakta kalıyoruz demek ki işte.. Umut verici kısmı bu..

Ve kitapta Baskın karakterler olan Doğan ve Ali'nin sohbetinden minicik bir alıntı:
 
"Kitap gibi konuşuyorsun demekle ne demek istiyorsun?' 'Söylediğimi. Kitap olmaya çalışıyorsun karşımda, konuşarak kitap yaratmaya kalkıyorsun. Oysa kitapların üstüne cümlele
r kurmakla yeni kitaplar yazılmaz" ( s: 139)


Yenişehir'de Bir Öğle Vakti/Sevgi Soysal
İletişim Yay./2013
İlk Baskı: Bilgi Yayınevi
Roman

 

6 Ocak 2014 Pazartesi

AZ/HAKAN GÜNDAY


Gönderen: Neslihan Tamyaman



 
Epeydir okumak istediğim ama nedense bir türlü sırayı getiremediğim bir yazardı Hakan Günday...
Anlam veremediğim bir içgüdü ile okumaya başlayınca hep okumak isteyeceğim hissim vardı..
"Az"ı okuduğumda "Daha" çıkmamıştı henüz..
Yani son kitabı idi Az ben okurken..
Genelde böyle yapıyorum, okumaya kendimi kaptıracağımı düşündüğüm bir yazarın birden çok romanı varsa hep en sonuncudan başlıyorum...
Az'dan başlamak çok doğru bir seçim olmuştu sanırım..
Beni allak bullak ettiği doğru.. Okurken kimi zaman içerdiği şiddetten başım dönüp gözlerimi kitabın sayfalarından ayrımak mecburiyetinde hissettiğim anlar oldu kendimi..Çocuk şiddeti vardı... Mide bulandırıcıydı...Ama bir o kadar da gerçeğin ta kendisiydi..
Kurgu için başlarda "hayal kırıklığı mı olacak nedir.. çok Türk Filmivari" diye düşünsem de ilerledikçe fikrim değişti...
Ama her şey bir yana Oğuz Atay...
Bu kitaptaki Oğuz Atay etkisi büyüledi beni..Yeniden okumayı istedim., yeniden.. Çünkü dönem dönem Oğuz Atay'ı hep yeniden okumak isterim ben.. Alır karıştırırım..
Az'dan sonra Daha çıktı, hemen okudum.. O da ayrı bir dünya
Şimdilerde dedim ki artık başa dönmekte fayda var Kinyas ve Kayra elimde
ve devamı gelecek şüphesiz
Ve Az'dan biraz:

"... belki de az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir..." (Sayfa 349)
 
 
Az/Hakan Günday
Doğan Kitap/2011, 1. bası/355 sayfa
Roman

 

HANGİ KİTABI ARAMIŞTINIZ?