29 Kasım 2013 Cuma

NAR AĞACI/ NAZAN BEKİROĞLU



Nar Ağacı'nın fantastik bir kurgusu var. Karakterin kendini geçmiş zamanda bulduğu, duyarak, okuyarak bildiği olayları, yaşayarak gördüğü bir kurgu. İlginç! Mutlaka okuyun ya da o kadar da güzel bir kitap değil diyemediğim bir Nazan Bekiroğlu kitabı oldu. Okuyun kendiniz karar verin. Yalnız küçük bir uyarı kitap başlarda sizi biraz sıkabilir ya da kurgunun içine almayabilir. Yine de bir şans verin derim ben ;)

kitap arkası tanıtım yazısı..
"Nazan Bekiroğlundan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. 

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşına uzanan bir öykü...

Trabzondan ve Tebrizden doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebrizin en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra... 
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhanın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzonun "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlunun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap..."

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
Kapak Tasarımı: Ravza Kızıltuğ

Timaş Yayınları, 2013,  536 sayfa

28 Kasım 2013 Perşembe

KEDİLER HEP DÖRT AYAK ÜSTÜNE Mİ DÜŞER/M.BANU AKSOY


Gönderen: 2 Balık 1 Kedi





Kedileri ne kadar tanıyorsunuz?
Bir Dolap Kitap adlı çocuk kitaplarıyla ilgili yazılardan oluşan blogun dolap kapaklarından Banu’nun yazdığı “Kediler Hep Dört Ayak Üstüne Mi Düşer?” kediseverlere harika bir kaynak kitap sunuyor.
Pek sevimli karakterler olan Moli ile Olaf bir gün bahçede piknik yaparken Kedimiyo ile tanışır ve kedilerin dünyasında neler olup bittiğiyle ilgili derin bir sohbete dalarlar. Onlara limonata ikram eden anlatıcımız sayesinde kedilerin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığı, süt içmenin onlara neden zararlı olduğu, kedi alerjisinin ne olduğu vb. konularında bilgi sahibi oluyoruz.
Ansiklopedik tarzda yazılmadığından, içinde kimi zaman sohbet kimi zaman espriler olduğundan çocukları kedilerin dünyasıyla doğru bir şekilde tanıştırmak için –bildiğim kadarıyla- ilk kaynak kitap.
“Sokakta kedi gördüğünde onu nasıl çağırırsın Moli?”
“Gel pisi pisi!”
“Peki diyelim ki Fransa’ya gittin. Orada bir kedi görünce ona ne dersin?”
“Ona da pisi pisi derim.”
“Haayııır! Japonya’daki, Rusya’daki ya da İtalya’daki bir kedi, pisi pisi diye seslenirseniz dönüp bakmaz. Her dilde pisi pisi farklı söylenir.”
Biz evde “Lokum!” deyince bizim tüy yumağı hemen dönüp bakıyor;oysa Japonya’da “niya niya”, İngilizcede “kiti kiti”, Rusça “kis kis” diye çağırmak gerekiyormuş kedileri.
Kitabın sonunda kedi gözlem çizelgesi, kedigiller fotoğraf albümü ve kağıttan (origami) kedi yapımı bile var.
Moli ile Olaf Merak Ediyor dizisinin bu ilk kitabını Lokum pek sevdi, bakalım serinin diğer kitaplarını da bu denli sevecek mi?
Lokum’un yazar Banu Aksoy ile röportajını okumak isterseniz: http://2balik1kedi.blogspot.com/2013/11/1-kitap-1-mektupta-bu-kez-sorular-lokum.html


Kediler Hep Dört Ayak Üstüne mi Düşer?
M. Banu Aksoy
Resimleyen: Kolektif
Hayykitap,  40 sayfa


 

27 Kasım 2013 Çarşamba

OKUMA HALLERİ

Gönderen: atalet


hastalar hastanede kalırken ne okur..

odaya girdim.. beni bu manzara karşıladı..
alman bir kadın hastanın.. okuma köşesi..
sözlük.. not almak için defter.. ve kitap.. =)

26 Kasım 2013 Salı

DOKUNMA DERSLERİ/YALÇIN TOSUN


Gönderen: Leylak Dalı




İlk iki kitap ne anlatıyorsa üçüncü kitap da aynı yoldan yürüyor. Öykülerin kahramanları farklı yerlerden benzer özellikler taşıyan kişiler; ötekileştirilmiş, dışlanmış, toplum dışına itilmiş, içine kapanmış. Hüzün var, keder var, özlem var, nefret var, pişmanlık var satırlarda. O kısacık öykülerin her biri birer ok olup saplanıyor insana ama beni en sonuncusu delip geçti: "Herkes Kendi Gemisinde". 

Okunmalı...



Dokunma Dersleri/Yalçın Tosun
YKY/2013, 1. bası/121 sayfa
Öykü 

Yazarın YKY'den çıkan diğer kitapları:
"Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler"
"Peruk Gibi Hüzünlü"

 



25 Kasım 2013 Pazartesi

24 Kasım 2013 Pazar

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN





Aydınlık yüzlü, aydınlık yürekli tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun..




22 Kasım 2013 Cuma

TUTUNAMAYANLAR/OĞUZ ATAY


Gönderen: Neslihan K.Tamyaman



İlk gençlik yıllarımda okumuştum
İz bırakmamıştı diyemem..zira iz bırakmaması imkansız zaten..
Ama o vakitler çok da anlamamıştım neden bunca önemli bir eser sayıldığını.. 18 - 19 falandım sanırım.. bilemediniz 20..
O yaşlarda "tutunamamak" nedir pek bilemiyor insan...
Kırklarında okumalı bu kitabı demişti birisi elimde gördüğünde.. Kimdi? anımsamıyorum, oysa böyle konularda çok güvendiğim bir hafızam vardır. öğretmenlerimden birisi olsa gerek.. yetişkin olmalı Kırklarını yaşamış biri..

hep derdim kırkımda yeniden okuyacağım..
Bekleyemedim
dedim ki bir seneden bir şey olmaz 39 umda yeniden okudum..
ve o kişini neden "kırklarında okunmalı" dediğini çok iyi anladım..
haklıydı..
kesinlikle haklıydı...

şimdilerde sık sık düşündüğüm oluyor...

Kitapta oluşturulmuş olan "Tutunamayanlar Ansiklopedisi"ne benim ismim de eklenebilir mi diye?



tutunabildim mi hayata ben?
tutunamayan mıyım yoksa..
öyle sık tutunamayan hissettiğim oldu ki..
ama hep tutundum galiba


"Zaman, baş döndürücü bir hızla geçiyor. Ayakta durmasını bilmeyenleri yıkıyordu. Onlar, bir bakıma birbirlerine tutunduklarından, düşmediler"  sayfa 331

ben de Anneme, Babama, Ablama, birkaç gerçek dostuma ve eşime ve en çok da kızıma Defne'ye tutundum, tutunabildim sanırım.. bu yaşa gelebildiğime göre..
"tutunamayanlar" arasına almazlar sanırım beni?


" Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric. Neden beni uyarmadın?
- Buna hakkım yoktu efendimiz. Öyle güzel gürlüyordunuz ki. Size kapılmamaya imkan yoktu. Çevrenizdeki bütün sahtelikleri öyle güzel aydınlatıyordunuz ki. Bir daha göremeyecekler sizin gibi bir devi efendimiz.
- Onların küçük yaşantılarının içinde bende küçülmedim mi Olric? Ucuzluk bana da bulaşmadı mı?
- Hayır, efendimiz. Öyle içten yaşadınız ki. Bu kısa süren aydınlıktan yararlanamayacaklar ne yazık ki. Acıtmayan karanlıklarına dönecekler. Onların, hissedemedikleri acılarını da siz içinizde taşıyacaksınız. Güzel bir rüyadan uyanmanın tatlı şaşkınlığını yaşayacaklar bir süre. Sonra unutacaklar. Unuttukları için de unutulacaklardır. Kendi güzelliklerini de -eğer güzellik varsa- unutacaklardır. Yalnız sizin içinizde yaşayacaklardır: bunu bilmedikleri için de, yaşadıklarını da bilmeyeceklerdir. Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için, sizin yokluğunuza alışacaklardır.
- Anlıyorum Olric. Neden daha önce söylemedin bana?
- O zaman yaşayamazdınız. Siz her şeyi yaşamalısınız efendimiz. Bütün güzellikleri görmelisiniz. İçinde en küçük güzellik olan bir şeyi bile tanımalısınız. Siz ne yaparsanız olur, efendimiz.
- Beni şımartıyorsun Olric.
- Zarar yok efendimiz: çünkü artık sizi kimse şımartmayacak.
- Beni korkutuyorsun Olric.
- Siz istemeyeceksiniz efendimiz. Güzellikleri kendiniz bulup çıkaracaksınız artık.
...
- Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirganlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa, yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? Yaşarsak göreceğiz Olric. Yaşamaktan korkmazsak göreceğiz. Ve bu dünyaya göstereceğiz. Onlar görmese de göstereceğiz. Gösterdiğimizi bileceğiz. Gitmeliyim Olric, hemen işe girişmeliyim."  sayfa 349-350-351




yine de
Ben bilemiyorum hala..
hiç bilemiyorum

Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı.....?
bilmiyorum..

ve bazı zamanlar
-tıpkı turgut özben gibi-
hakikaten nefes alamıyorum...


"-Nefes alamıyorum Olric.
Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum...
Ah Olric, ölemiyorum bile!"



Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı....?
bilmiyorum
bildiğimse zaman zaman gerçekten de yok yere kendimi azalttığım tıpkı Selim Işık  gibi...

"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım." sayfa 598


Tutunamayanlar/Oğuz Atay
İletişim Yay./1995, 10. bası/736 sayfa
Roman
 
 

21 Kasım 2013 Perşembe

KADINLAR DA VARDIR/ERENDİZ ATASÜ


Gönderen: Kakalama Defteri



Erendiz Atasü okumaya çok geç başladım maalesef, fakat şimdi de bitmesin diye yavaş yavaş okuyorum. Çelişik bir durum, o güzellikte romanlar, öyküler.

"Kadınlar da Vardır", kadınlar üzerine yazılmış öykü ve romanları fazlasıyla okuduğunu düşünenlere farklı gelmeyecektir. Zira farklı yapılarda ve koşullarda yaşayan, düşünen kadınları konu alan öykülerden oluşmaktadır. Atasü dönemi için karakterler çok bilindik bile gelebilir ama bence zaten bu öyküleri okunur kılan aslında Atasü'nün tüm olanları böyle karşınızda konuşuyormuş ve hatta aslında bunları sadece size anlatıyormuş gibi yazmasıdır. Pek çok severim kendisini...



Kadınlar da Vardır/Erendiz Atasü
Everest Yay./2011, 1. bası/186 sayfa
Öykü


 

20 Kasım 2013 Çarşamba

DÜNYA KİTAPLIKLARI

Gönderen : Yakut Hanım



Bugün Reims'deyiz.. 

bir kütüphane..
eylül ayında 40.yılını kutlamış..
maison de quartier denilen.. anne ve çocukların buluşup her hafta bir aktiviteye katıldıkları .. gün perşembe..
ve geçtiğimiz hafta kütüphane üyeliği aktivitesi varmış..
okurumuz ve oğlu Korkut Efe..
bu hafta kütüphaneye giderler..
Laon Zola kütüphanesine..

Korkut Efe çok heyecanlıdır..
kütüphanede türkçe kitaplar da vardır..
15 kitap alma hakları varmış..
12sini kullanmışlar..
anne yeterince türkçe kitap yok..
ben de alsam da kütüphaneye bağışlasam diyordu.. 

yakışıklı çocuğumuz dayanamamış.. 
daha dönüş yolunda başlamış kitaplarını incelemeye.. 

bir köşede müzik dinleme aleti.. her köşede bilgisayarlar var..
bilgisayarlara aradığın kitabın adını yazıyorsun..
sana nerede durduğunu rafını yerini tarif ediyor..


Korku Efe'nin kütüphane kartı ..
hayırlı olsun..
çok kullanılsın dilerim..

peki siz çocuğunuzu..
kütüphaneye üye ettirebildiniz mi..
dahası sizin mahallede .. kütüphaneniz var mı..

acaba..
tevfik fikret'in sorduğu..
"onlar niçin yukarda..
niçin ben çukurdayım..
gülsün neden cihan bana ..
ben yalnız ağlayım.. "
sorusunun cevabını hala merak ediyor musunuz??..

18 Kasım 2013 Pazartesi

KAPALIÇARŞI CİNAYETİ/ESRA TÜRKEKUL


Gönderen: Leylak Dalı




Polisiye sevgimi bilen bir arkadaşım "çok güzel" diye tavsiye edince almıştım "Kapalıçarşı Cinayeti"ni. Hemen başlayamadım okumaya ama başlayınca da elimden bırakamadım. Son zamanlarda okuduğum en eğlenceli polisiyelerden biriydi. Kahramanımız Berna eşinden ayrıldıktan sonra pek severek olmasa da tur rehberliği yapan, esasında yan gelip yatmaktan hoşlanan,  sık sık bunalıma girip ilaçlarla  toparlanan, boşanma ve babasının ölümünün ardından kendini yeme içmeye verip giderek tombullaşan, gerildikçe çişi gelen bir kadın. Tüm bu olumsuzluklara rağmen kendiyle ve çevresiyle de dalgasını geçebilen biri. Özellikle iç seslerini okumak çok eğlenceli.

Berna yine böyle pek de gönüllü gitmediği bir İstanbul turu gününde müşterisi olan ABD'li karı-kocayı Kapalıçarşı'ya götürür. Zaten sıkıntıyla geçirdiği sürecin sonunda çiftin erkek olanı Kapalıçarşı'daki Kazaz Han'da ölü bulunur. Haydi bakalım, Berna ayıklasın pirincin taşını. Sonrasında zaten olaya bir şekilde dahil olacak ve katili bulmak için Komiser Fatih'e eşlik etmek zorunda kalacaktır. Eh gerisini siz okuyup göreceksiniz ve okuduğunuza asla pişman olmayacaksınız. Sürükleyici bir dil, eğlenceli diyaloglar, araya sıkıştırılmış yan hikayeler kitabı sıkılmadan, soluksuz okumanıza neden oluyor.

Polisiye severlere ısrarla öneriyorum ve eğer bu satırları okuyorsa  Esra Türkekul'a ikinci kitabı bir an önce yazması için ricada bulunuyorum...



Kapalı Çarşı Cinayeti/Esra Türkekul
Esen Kitap/2013, 1. bası/256 sayfa
Polisiye

16 Kasım 2013 Cumartesi

15 Kasım 2013 Cuma

SON OYUN/AHMET ALTAN

Gönderen: Şenay Salihoğlu



Benim için Ahmet Altan kitapları demek; kadın-erkek ilişkilerinin irdelendiği, kurgusu sağlam kitaplar demek. Uzun zaman sonra Ahmet Altan’ın Son Oyun kitabını okuma şansını yakalamış olmak yıllardır göremediğim, özlemle karşılaşmayı beklediğim bir dostla hasret gidermek demekti sevgili okur 
Kitabın konusuna kısaca değinecek olursak yazar daha kitabının ilk sayfalarında karakterinin işlemiş olduğu bir cinayet gerçeğiyle karşılaştırıyor bizi. O andan itibaren sürekli geriye doğru giderek yazmak için gitmiş olduğu bir kasabada tanıdığı insanları ve yaşanan cinayetleri anlatan karakterle tanıştırıyor okuru. Etrafındaki kasaba halkını tanımaya çalışırken mesleki alışkanlıkla kendisini incelemekten alıkoyamayan bir dille etrafındaki herkesi okura kendi gözünden tanıtmış oluyor. Sırf yazmak için gittiği kasabada bir kadınla tanışıp ilişki yaşamaya başlamasıyla birlikte engel olamadığı olaylar zincirinin içerisine düşüveriyor hemen.  Ben kitapta en çok karakterin Tanrı ile konuşmalarını sevdim. Bana göre Ahmet Altan bunun dozunu çok iyi oturtmuş. Tanrı için hayat nasıl bir oyun ve kendi kurgusunun romanıysa, yazar içinde kendi kurgusu bir oyun.
Kitaptan Tanrı ile konuşmasına dair kısacık bir alıntı:
“ Hangisini daha önce buldun, iyiliği mi kötülüğü mü? Bence kötülüğü önce buldun, iyilik onun karşısında biraz cılız ve güçsüz kalıyor, sen de bunun farkındasın ki sürekli insanlara “ek bölümler” gönderip iyiliği kuvvetlendirmeye çalışıyorsun. “

Son Oyun
Yazan: Ahmet Altan
Kapak Tasarım: Bülent Erkmen
Everest Yayınları / 480 sayfa
Edebiyat, Roman

14 Kasım 2013 Perşembe

ALİS MASALLARDA/GIANNİ RODARİ


Gönderen: 2Balık 1Kedi





Siz daha önce hiç, bir kitabın içine düştünüz mü? Zevkle kitap okumaktan bahsetmiyorum aslında. Tam da eylem olarak kitabın içine düşmekten bahsediyorum.
Alis, dışarıda yağmur yağdığı için evde kalmak zorundadır ve televizyonda da neşeli bir şeyler bulamayınca bir kitabın sayfalarını çevirmeye başlar. İlk başta uykusu gelip esnemeye başlasa da ilerleyen sayfalarda kendini kitabın tam içinde bulur;kitabın içine düşmüştür. Orada farklı masal karakterleri ile karşılaşır ve sayfalar arasında düşmeye devam eder.Ta ki yalan söyleyen bir Çizmeli Kedi ile karşılaşana dek.
Kısacık bir masal belki ama okuması çok keyifli. Çizimlerindeki inceliğe, şaşkınlık hallerine bakarak eğlenmemek mümkün değil.
Yazan Rodari olunca muziplik en başta yer alıyor ve didaktik betimlemelerden oldukça uzak bir şekilde kitap okursanız ne farklı masallarla karşılaşabileceğinizi de güzelce gösteriyor.
Peki siz daha önce düştüğünüz kitabın içinden nasıl çıktınız yoksa hala oralarda bir yerlerde mi geziniyorsunuz J


Alis Masallarda
Özgün Adı: Alice Nelle Fügure
Yazan: Gianni Rodari
Resimleyen: Anna Laura Cantone
Çeviren: Tanay Burcu Ural
Yaş grubu: 4+
Marsık Yayıncılık, 26 sayfa, 2008, karton kapak


HANGİ KİTABI ARAMIŞTINIZ?