22 Kasım 2013 Cuma

TUTUNAMAYANLAR/OĞUZ ATAY


Gönderen: Neslihan K.Tamyaman



İlk gençlik yıllarımda okumuştum
İz bırakmamıştı diyemem..zira iz bırakmaması imkansız zaten..
Ama o vakitler çok da anlamamıştım neden bunca önemli bir eser sayıldığını.. 18 - 19 falandım sanırım.. bilemediniz 20..
O yaşlarda "tutunamamak" nedir pek bilemiyor insan...
Kırklarında okumalı bu kitabı demişti birisi elimde gördüğünde.. Kimdi? anımsamıyorum, oysa böyle konularda çok güvendiğim bir hafızam vardır. öğretmenlerimden birisi olsa gerek.. yetişkin olmalı Kırklarını yaşamış biri..

hep derdim kırkımda yeniden okuyacağım..
Bekleyemedim
dedim ki bir seneden bir şey olmaz 39 umda yeniden okudum..
ve o kişini neden "kırklarında okunmalı" dediğini çok iyi anladım..
haklıydı..
kesinlikle haklıydı...

şimdilerde sık sık düşündüğüm oluyor...

Kitapta oluşturulmuş olan "Tutunamayanlar Ansiklopedisi"ne benim ismim de eklenebilir mi diye?



tutunabildim mi hayata ben?
tutunamayan mıyım yoksa..
öyle sık tutunamayan hissettiğim oldu ki..
ama hep tutundum galiba


"Zaman, baş döndürücü bir hızla geçiyor. Ayakta durmasını bilmeyenleri yıkıyordu. Onlar, bir bakıma birbirlerine tutunduklarından, düşmediler"  sayfa 331

ben de Anneme, Babama, Ablama, birkaç gerçek dostuma ve eşime ve en çok da kızıma Defne'ye tutundum, tutunabildim sanırım.. bu yaşa gelebildiğime göre..
"tutunamayanlar" arasına almazlar sanırım beni?


" Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric. Neden beni uyarmadın?
- Buna hakkım yoktu efendimiz. Öyle güzel gürlüyordunuz ki. Size kapılmamaya imkan yoktu. Çevrenizdeki bütün sahtelikleri öyle güzel aydınlatıyordunuz ki. Bir daha göremeyecekler sizin gibi bir devi efendimiz.
- Onların küçük yaşantılarının içinde bende küçülmedim mi Olric? Ucuzluk bana da bulaşmadı mı?
- Hayır, efendimiz. Öyle içten yaşadınız ki. Bu kısa süren aydınlıktan yararlanamayacaklar ne yazık ki. Acıtmayan karanlıklarına dönecekler. Onların, hissedemedikleri acılarını da siz içinizde taşıyacaksınız. Güzel bir rüyadan uyanmanın tatlı şaşkınlığını yaşayacaklar bir süre. Sonra unutacaklar. Unuttukları için de unutulacaklardır. Kendi güzelliklerini de -eğer güzellik varsa- unutacaklardır. Yalnız sizin içinizde yaşayacaklardır: bunu bilmedikleri için de, yaşadıklarını da bilmeyeceklerdir. Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için, sizin yokluğunuza alışacaklardır.
- Anlıyorum Olric. Neden daha önce söylemedin bana?
- O zaman yaşayamazdınız. Siz her şeyi yaşamalısınız efendimiz. Bütün güzellikleri görmelisiniz. İçinde en küçük güzellik olan bir şeyi bile tanımalısınız. Siz ne yaparsanız olur, efendimiz.
- Beni şımartıyorsun Olric.
- Zarar yok efendimiz: çünkü artık sizi kimse şımartmayacak.
- Beni korkutuyorsun Olric.
- Siz istemeyeceksiniz efendimiz. Güzellikleri kendiniz bulup çıkaracaksınız artık.
...
- Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirganlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa, yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? Yaşarsak göreceğiz Olric. Yaşamaktan korkmazsak göreceğiz. Ve bu dünyaya göstereceğiz. Onlar görmese de göstereceğiz. Gösterdiğimizi bileceğiz. Gitmeliyim Olric, hemen işe girişmeliyim."  sayfa 349-350-351




yine de
Ben bilemiyorum hala..
hiç bilemiyorum

Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı.....?
bilmiyorum..

ve bazı zamanlar
-tıpkı turgut özben gibi-
hakikaten nefes alamıyorum...


"-Nefes alamıyorum Olric.
Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum...
Ah Olric, ölemiyorum bile!"



Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı....?
bilmiyorum
bildiğimse zaman zaman gerçekten de yok yere kendimi azalttığım tıpkı Selim Işık  gibi...

"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım." sayfa 598


Tutunamayanlar/Oğuz Atay
İletişim Yay./1995, 10. bası/736 sayfa
Roman
 
 

Hiç yorum yok:

HANGİ KİTABI ARAMIŞTINIZ?