Gönderen: Selgin GB/Defter
John Fowles’u severim. Sevdiğim
yazarlardan bazıları farklıdır, onları usta bellerim. John Fowles’un postmodern
edebiyatın kurucularından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kitapta
da postmodernizmin önemli unsurları mevcut.
Konu Viktorya dönemi
İngilteresi’nde geçiyor. Soylu Ernestina ile evlilik hazırlıkları yapmakta olan
Charles’ın bir Fransız Teğmen’le adı çıkmış, kasabanın diline düşmüş Sarah’a
olan aşkı anlatılıyor.
John Fowles tüm davetkârlığıyla
okuru hikâyeye dâhil olmaya çağırsa, okur öyle olduğunu sansa ve hatta Fowles
karakterlerin kendi başlarına hareket ettiğini, onları kontrol edemediğini
iddia etse de tek ve mutlak bir gerçek var, o da tek hâkimin Fowles olduğu.
Şunu belirtmek gerekir ki, Fowles’un efendiliğine teslimiyet bir okur olarak
her zaman keyif verici bir serüven.
Bitirirken bu kitabın
başrollerini Jeremy Irons ve Meryl Streep’in oynadığı, 1981 yapımı enfes bir
filmi olduğunu da belirteyim.
Fransız Teğmenin Kadını/John Fowles
Ayrıntı Yay./425 sayfa
Roman
Fransız Teğmenin Kadını/John Fowles
Ayrıntı Yay./425 sayfa
Roman
12 yorum:
Üç defa sanırım aldım elime bu kitabı. Çok hevesle satın almıştım oysa. Bu yorum neden bilmem ama çok iyi geldi. Bazı kitapların zamnı vardır bende nedense. Bunun da zamanını bekleyeceğiz. Ama öyle görünüyor ki bu yorumdan sonra ben bu kitabı kısa zamanda okuyacağım:)
Oyy orkidenin güzelliğine bak
Oyy orkidenin güzelliğine dem vurmadan geçemeyeceğim kitap derseniz onlar zaten güzel :)
Kahve, kitap, sinema üçlemesinin 2 ayağı tamamlandı... Şimdi sıra sinema blogunda. Okuru-yazarı, faydalananı bol olsun, hayırlı olsuuuuun!
kakarakikiri dün akşam aklıma geldi,biri de sinema işine el atsa diye:))
Kitabı okumuş ,filmini izlemiş ve de çok sevmiştim.
ne kadar güzel
okumuş ve çok sevmiştim.. tuhaf ki filmi de öyle.. oysa okuduklarımın filmlerini genellikle sevmem.. belki de meryl streep etkisi bu.. bence neye katılsa güzel oluyor.. =)..
atalet/
Ben bu aralar okuduğum kitapların filmlerini izlemeye taktım kafayı, dün akşam nihayet Kapı'yı izledim, bu akşam da bunu izleyeceğim. Bilgilendirme için teşekkürler...
Sevi,
Bizim Sevi olduğunu düşünerek yazıyorum. Kapı'nın filmini nasıl buldun? Ben çok beğendim, romanla birebir örtüşmüştü. Ayrıca Istvan Szabo ile birlikte izledik o durum inanılmazdı :)
Kurtların Leylak olanı :)
Ta kendisiyim :).
Kapı'nın filmi olduğunu sen yazdığında öğrenmiş, çok sevinmiştim.
İzlemek yeni kısmet oldu.
Evet kitapla örtüşmüş. Emerenc'in evinin önündeki masa ve sandalyeleri daha önceden görmüş gibiydim. İzlerken takıldığım şey, benim Emerenc'i "Emerenk" diye okumam, filmde ise "Emerens" denmesiydi; doğrusunu öğrenmiş oldum ama her duyduğumda tuhaf geldi.
Yazarın o güzel cümlelerinin ve tuhaf bir şekilde sakin ama sürükleyici anlatımının; esasen (benim için) bir kitabı okumanın keyfi ile 93 dakikalık bir filmi izlemeninki aynı şey olmasa da iyi vakit geçirdim.
Öte yandan, kitapta olduğu gibi etkisinde kalmadım. Belki de artık hikayeyi bildiğim içindir.
Beni biliyorsun, uzun yorumlarımla girdiğim bloga eziyet ederim, yine yaptım ama son bir şey:
Bu bloga ilk defa zaman ayırabildim, daha önce kısa zamana sıkıştırmak istememiştim... Keyifle okudum tümünü. (Emeği geçen herkesin ellerine sağlık...) Bir yandan dedim ki, insanlar tanıtmaya, içerik bulmaya, onları derleyip toparlamaya haftalarca uğraşsın... Ben ve benim gibi hazıra konanlar da böyle bir saatte löp diye yutsunlar bulduklarını... Olmaz. En kısa sürede bir şeyler göndermeli, borcumu ödemeliyim... Maille ulaştırırım...
Sevi,
Memnun oluruz efendim :)
Peki Kapı'yı sevmişsin, aynı yazarın Katalin Sokağı'nı okudun mu, o da çok güzeldir.
Sevgiler...
Yok, Katalin Sokağı'nı okumadım, Iza'nın Şarkısı'nı okudum, Kapı gibi derinden etkiledi o da beni. Hatta konu anne-baba ve kızları olunca daha da bir katıla katıla okumuştum...
Yorum Gönder