Gönderen: atalet
kitap arkasında "kahramanlarının ruhsal derinliklerini yansıtma gücüyle.. özgün anlatımıyla sibel türker son yılların en başarılı yazarlarından biri.."
diyor..
bir okur dostumun övgüyle bahsetmesi nedeniyle tanıştım bu yazarla
iyi ki dedim.. takibe aldım..
daha önce aynı yazarın iki romanı varmış onları da hemen satın aldım..
kitap arkası yazısı kitapla ilgili pek açıklayıcı olsa da
bilindiği üzere atalet.. damağında kalan tattan söz eder..
yazarın dilini sevdim ben..
kurgu sade aslında ama hayat gibi.. karışık da aynı zamanda..
sanki.. sadelik üzerine bir çeşitleme ..
kahramanı sevdim..
mavi kazağı.. mavi maşrapa anımla..
kadınların geride bıraktıkları en önemli miras olan yaşanmamışlıklarının altını çizmesi ile..
onun dediği gibi.. yaşamı sevme hastalığı mıdır.. benim kullandığım "kadının gücü" mü..
kadınların yaşamı sürdürmekle ilgili yaklaşımını ele alışını sevdim..
hüznün ironiyle karıştırılmasını sevdim..
kitaptan.. kendi en sevdiğim paragrafları seçtim.. yazdım buraya..
hemen ikinci fotoğrafın altına..
kıvrık bırakarak o sayfaları.. kaldırdım kitaplığımın rafına..
yanında azcık boşluk bıraktım.. yazarın diğer eserleri için..
yaşam ve inançlar hakkında..
"bu dünya hasta.. iyileşmeyecek.. sağaltılamayacak derecede hasta hem de.. çünkü büyümüşlerin dünyasında yolunda gitmeyen şeyler var.. kaderlerinin izinde yürürken bile bu yolun onları dipsiz bir uçuruma doğru sürükleyeceği tehlikesi var.. insanlar oturup yazgılarını düşündüklerinde.. çıldırırlar.. iyi değildir bu..fakat yazgıyı hiç düşünmediklerinde de birer aptal olup çıkarlar.. şeytan fısıldar.. iyi melekler fısıldar.. yukardan işaret gönderilir.. bu halde bile hem anladıklarında hem de anlamadıklarında suçludurlar.. insanın kafası nasıl net olabilir.. nasıl dingin dayrabilir yüreği.. insan durmaksızon bir kadavra misali kurcalanır ve o kendisine hiç dokunulmamış gibi nasıl yapar.. göksel olanın tecavüzüne hiç uğramamış ve hiç uğramayacakmış gibi...."
yazı hakkında..
"aklımda gezen sorular vahşi hayvanlara benziyorlardı ama el yazımla kağıt üzerine geçirilince birer ev kedisine dönüşmüşlerdi.. masum ve tasasız görünüyorlardı..
demek ki yazının ehlileştirici bir yanı vardı.. belki de akıl hastalarına tavsiye edilebilecek tek şey.. onlara bir tomar kağıt ve bir deste kalem vererek yazı yazmalarını söylemekti.. harfler dilin uyumlu bileşeni olduktan sonra orada artık kaosu aramamak gerekir..
televizyon hakkında..
"sahi neden kendimi televizyon izlemeye vermemiştim ki ben.. bunca zamandır bu sağır evin köhne salonunda cin başıma oturmuş. gecenin sessizliğinde saatlerin ölüşünü bekleyerek.. yasımı çoğaltmışım.. oysa bir televizyonum vardı benim.. canım alet.. yalnız ruhların sığındığı tatlı komik avutan kutucuk.. delilerin ve ümitsizlerin eğlenceli arkadaşı.. hayat kadar hem dolu hem de boş.. hayat kadar sanal .. yalan dekor. hayat kadar yanıbaşımızda ve bir o kadar uzak.. "
diller hakkında..
"can sıkıcı dünyayı ingilizceye tercüme ederek söyler söylerim.. fakat türkçenin içimde tuhaf bir ağırlığı var.. ben türkçe doğmuşum.. bu dilin içinde hayatın içinde olduğundan daha fazal debeleniyorum..keşke hafızasını kaybettikten sonra bir anda bambaşka bir dili konuşmaya başlayan insanlar gibi.. mesela neşeli komik italyanca.. olabilsek.. belki o zaman bu denli şiddetli acı çekmeyiz..
belki kaderimiz.. dil kaderimizdir....."
kadınlar hakkında..
"delirmekten yırtan kadınların hayata tuhaf bir düşkünlükleri olur.. işte annem de o havai arsız.. pürneşe dolu ikinci hayatına böyle tutunmuştu zaten..ben Tanrı olsaydım.. böylelerine asla ikinci bir şans vermezdim.. çünkü hayatı sevme hastalığına tutulmuş kadınların canını almak sonradan çok zorlaşır. hatta imkansızlaşır.. "
sevgi.. kadın erkek ilişkileri hakkında..
"bir erkek için acı çekebilmek demek.. siyasetin üstesinden gelebilmektir.. başbakanı sevmek gibidir..
terk eden sevgiliyi hala seviyor olmak.. gülünç bir budalalıktır.. ama olsun.. kim iktidara gönlünü kaptırmamıştır ki.. kim aşkın heybtl anıtına taklacı güvercinler havadan sıçrarken.. hala çelenk koymak ısrarından vazgeçmiş ki.."
"sorun şu ki erkeklere güvenemeyiz.. güvenmemeliyiz.. bu büyük bir haksızlık ve yanlışlık olur..
erkek sevse de sevmese de uzak.. yanılgılarla dolu.. kendine ve sana ve hayata dair mühim yanılgılar.. bu yanılgıları tastamam paylaşan kadınlarla mutlular.. bu mutluluk bizi ilgilrnfirmemeli..
küstahlıklarını ve dünyaya hakim tavırlarını umursamamalıyız.. onlara korkularımızı anlatmamalıyız.. siz olsanız elm sokağından freddi ile iletişime geçer miydiniz.. bunda ne gibi yarar görüyoruz.. korku.. kalbimizde kalmalı.."
"bu adamları sevecek hep başka kadınlar oldukça hiç şansımız yok.. kadınları sevmeme konusunda eğitmeliyiz..
"ya".. diyorum alaycılığa devam ederek "ben de geçen gün buna benzer teoriler geliştirdim fakat çıkmaz sokak.. kadınlar çok seviciler....."
.... "kadınlar tamamen ruh hastası bence.. dünyada sevilmeyecek ne kadar şey varsa seviyorlar..."
taksi şoförüyle sohbet ve ağaçlar hakkında..
"Allahım.. toplumla birlikte yaşamak iyice zorlaşıyor.. sigara yasak.. içki büyük ölçüde yasak.. melankoli yasak... delirmek yasak.. hız yasak.. yavaşlık yasak.. yüksek sesle gülmek ağlamak yasak.. sadece hayatın upuzun sıradan trafiğine girmiş ve içinde boğulup kalmış sen..
ağaçlarla yaşamalı.. ağaçlar ceza kesmez adama....."
Hayatı Sevme Hastalığı, Sibel K Türker
Can Yayınları,2012, 236 sayfa,
Roman.
1 yorum:
hayati sevme hastaligina tutulmus kadinlar :) baslik bile bastan cikarici yaziyi okuyunca edinmeme sart oldu tesekkurler.
Yorum Gönder