Bundan yaklaşık yüzyıl önce yaşayan bir kadın. Bu kadının günlüğü ile başlıyor sayfalar bizi içine almaya. Bir genç kızın nişanlısı için çarpan kalbinin sesini okuyoruz ilkin. Genç kız, kendini nişanlısına adamaya hazır. Körkütük hayran genç adama. Müstakbel eşini ve gelecekte kuracağı evliliği hayatının amacı olarak belirliyor.
Aradan yıllar geçiyor. Bu sefer evliliğinde uzun yol almış, yorgun bir kadının kaleminden kağıda süzülen kelimeler sayfalarda yerini alıyor. Önce kadının evlenmeden önce nice hayran olduğu adamın yıllar içinde değiştiğini sanıyoruz. Durağan bir anlatımla sayfalar boyu ilerlerken aslında değişenin adam değil, kadın olduğunu anlıyoruz. Kadın her ne kadar kendini adamış olursa olsun, kendi değişimine engel olamamış, adamın başta hayranlık uyandıran yönleri olabildiğine gözüne batmaya başlamıştır.
İkinci kitapta, bu sefer adamı dinliyoruz. Bu bir bakıma, her şeyin aslında bir de öbür tarafının olduğunun sağlaması. Adam içtenlikle bize içini döküyor görünse de bize bilmemizi istediklerini anlatıyor.
Üçüncü kitap ise anneye yürekten bağlı, babaya uzak, ikinci kuşağın, çiftin kızlarının sesini bize ulaştırıyor. Burada kızları, kendi hikayesi üzerinden bizlere daha sonraki kuşakta evlilik kurumuna bakışa değişimi gösteriyor .
Üç isimle ulaşmış bu kitap bize. André Gide, Tahsin Yücel ve Paul Cézanne. Andre Gide’nin tartışılmaz sanatı, Tahsin Yücel’in benzersiz çevirisi ve Paul Cézanne’ın kapakta herşeyin özeti bir tablosu. Sonuçta ortada bir solukta okunan bir kitap var. Aslına bakılacak olursa, üç kitabın toplamı iki yüz sayfa. Öylesine yoğun bir anlatımla karşı karşıya kalıyoruz ki, kitap bittiğinde sanki dört yüz sayfalık, soluksuz bir maratondan çıkmış gibi oluyor insan. Baş kahraman Eveliné’in zaman içindeki düşünsel evrimi, kocası Robert’in günümüz snoblarına yansıması, Geneviéve’de anlatım bulan cinselliğin keşfi ile birlikte feminizmle karışık, karmakarışık duyguların aktarımı, Sara’yla güzelliğin, Giselé ile aklın tarifi…hepsi okuma keyfi açısından okuru müthiş mutlu ediyor. Bir de Dr Marchant’ın ağzından dökülen, yazarın kendini yansıttığını düşündüren bölümler var.
Son olarak karakterlerin ağzından, altı çizilen birkaç satır:
Robert: …gerek aile, gerekse tüm uygarlık içinde kadının görevi bence geleneği sürdürmektir, geleneği sürdürmek olmalıdır. Ve ancak kadın bu görevinin bilincine iyice vardıktan sonradır ki erkeğin düşüncesi serbest kalarak ilerleyebilir.
Geneviéve: Oyalanmayı sevmem ki ben de başkalarını oyalayayım.
Bayan Permentier: Sevgi içinde gelişiriz ama kendimiz tanımayı birbirimize karşı çıkarak öğreniriz.
Dr. Marchant: Bir insan kırkına gelip de insanlardan soğumamışsa, insanları hiçbir zaman sevmemiş demektir.
İyi kitap okumak isteyenlere şiddetle tavsiye edilir.
André Gide
Kadınlar Okulu,
Çeviren: Tahsin Yücel
Can Yayınları, 2011 200 Sayfa
Roman
2 yorum:
Bu güzel kitabı tekrar hatırlattığın için teşekkürler SelginGB.
okumak istediklerime kaydettim.
teşekkürler
Yorum Gönder